Hayvanların, doğanın gazabı işte böylece en sert noktasına geldi. İnsanları kafeslere tıkmaya başladılar ve bu uzun bir süre devam edeceği açık, net.
Yıllarca Çin’de kedileri, köpekleri canlı canlı yakarak yiyen insanlar… Yıllarca canlı canlı hayvanları pişiren insanlar yetmeyip etlerini canlı bir biçimde kopardılar. İnsanlar acımasızdı. Dünya’ya ilk geldikleri günden bugüne sayısız yok ediş yaptılar ve bunun adını ihtiyaç olarak adlandırıp, işin içinden çıktılar. İşin içinden çıkmak o kadar basitti ki, milyonlarca civcivi boyayıp dünyaya sattılar ve bunu “şirin” damgası ile blurladılar. Hayvanları ihtiyaçtan fazla üretip kâr elde edebilmek için yarıştılar. Milyarlarca civciv, tavuk, horoz bu şekilde katledildi. Balıklar zehirlendi, onları toplu avlamak için toplu bayıltma teknikleri kullandılar ve onları pazarlarda sattılar. Normal canlılar kalmamış gibi yarasa, kurbağa, kaplumbağa gibi envayi çeşit hayvanı yiyecek diyerek yediler.
İnsanlar sadece hayvanlara değil doğayı yok etmek için vicdansız şekilde koştu doğada. Binalar, bacalar, egzozlar… toz, duman, kimyasal, deterjanlar… Saymakla bitmeyecek pislikler, hep insanların doğaya karşı savaşının sonucu idi. Savaşı kazanıyor insanoğlu ve kaybediyor. Kaybetmek kanlarında var ve akıllanmamak için bu büyük tokat onlara yeterli olmayacak.
Sirklerde işkence, istismar ile dans ettirdikleri, hayvanat bahçelerinde insanlara görsel şov olsun diye dolaştırdıkları vahşi canlıları yine tutacaklar orada, fakat bu işin sonunda doğa bize “İnsanat Bahçesi” hazırlamış olacak. Evlerimizde hapis olacağız. Sokakta doğanın gücünü görüp evlerimizde korkarak bekleyeceğiz… Vakit geçecek ve insan ayağa kalkacak. Doğayı bastırmak için güçlerini birleştirecek ve hepsi kardeş olacak. Kardeşlik belki bin, belki on bin yıl sürecek fakat yine insanoğlu şımaracak ve doğayı yok etmeye başlayacak… Kıyamet kopana kadar insanoğlu aklını kullanıyor zannedecek ve kullanamayacak.
Comments